Category Archives: Köşe yazıları

Öğrenilmiş çaresizlik

Category : Köşe yazıları

Yapay dilcilikte fayda görmeyenlerin muzdarip olduğu hastalıktır. Daha önce olmamış ortak bir dünya dili şimdi de olmaz düşüncesi. Bunu öğrenilmiş çaresizlikle açığa kavuşturuyor anlayışçılık:

Öğrenilmiş çaresizlik örneğin X adlı futbol takımı 5 yıldır Y adlı takımı kendi evinde yenemediği varsayılırsa Bu durum X adlı takımın taraftarlarında “artık Y takımını kendi evinde yenemeyiz” psikolojisi oluşturmaktadır. Halbuki yenemeyecekleri bir kesinlik değildir. Yenme ihtimalleri yüzde ellidir. Fakat insan en büyük engeli ancak kendisine koyar. Taraftarın kendi kendine bu yenilgiyi kabullenmesine öğrenilmiş çaresizlik denir. Toplumların gelişimini engelleyen, bireylerin özgüvenlerini çürüten bir unsurdur. Bu yüzden anlayışçı düşünce öğrenilmiş çaresizliği hatırlamayı ve ondan kurtulmayı savunur. Çevremizi güzelleştirmek için bir evvela bunu yapmalıyız. İnsan düşünen bir varlıktır ve de düşünmelidir. “Neden olsun ki?” kalıbı yerine “neden olmasın ki?” kalıbını kullanmalıyız işte o zaman yeni kapılar açılmış olur insanoğluna.

bir örnek daha verelim mesela:

Birileri çocukluğunuzda size sadece meyve olarak elma verse ve yıllarca onu yeseniz diğer meyveleri istediğinizdeyse “elmayla aynı vitaminlere sahip”, “hem elmanın tadı daha güzel”, “armutun tipine baksana ne komik duruyor” dese sizin için tek seçenek doğal olarak elma olacaktır. Bir süre sonra elmayı reddetmeye başlayacaksınız ve ister istemez diğer meyvelere saldıracaksınız ve belki de elmayı artık görmek istemeyeceksiniz. İşte bu buna benzer. Küçüklükten beri tüm meyveleri yerseniz elmadan da tiksinmezsiniz. Fakat dayatılırsa güzel bir meyve olan elmadan bir süre sonra bıkarsınız.

İşte bize de başaramazsınız diyenlerin durumudur öğrenilmiş çaresizlik. Zaten ülkemizden mucit beyinler çıksa da hemen köreltilmesinin en büyük sebebidir “başaramazsın”, “neden olsun ki?” demek.


Çoğunluk ve eskilik safsatası

Category : Köşe yazıları

Yapay dilcilikte çoğunluk olan dillerin doğruluğu yapay olanların yapılmasının yanlışlığı gibi bir safsata mevcuttur. Anlayışçı nizam buna karşı hem yapay dilciliğe hem de diğer fikri meselelere azınlık olmanın yanlışlık olunmayacağıyla alakalı çoğunluk ve eskilik konulu şu makaleyi içermiştir;

Çoğunluk demek bir görüşte, bir fikirde, bir özellikte olan kişi veya nesnelerin fazlalığı demektir. Ve de çoğunluk doğruluk manasına gelmemektedir. Aynı zamanda bir görüş ne kadar eskiyse o kadar doğrudur diye bir şey de yoktur. Çoğunluğun ve eskiliğin doğruluk olduğuna herkes kanaat getirseydi ne bilim gelişebilirdi ne de peygamberler başarılı olabilirdi. Galileo dünya dönüyor dedi ve azınlıktaydı kilise ve çevresi çoğunluktaydı dediler öldürürüz seni. Galileo takiye yaparak kelleyi kurtarsa da gün geldi batıl zail oldu dünyanın döndüğü kabul edildi kaçınılmaz olarak. Galileo az sayıda insandan birisiydi ve haklı birisiydi.

Birçok peygamber kavimlerine hak mesajı getirdi ama inanmadılar. İsa aleyhiselama 12 kişi inandı, nuh aleyhiselama ailesinden bile inanmayanlar çıktı, ibrahim aleyhiselam doğduğu toprakları terk etti kavmine tesiri olmayınca ve de hepsi haktı batıl güçlüydü, batıl çoğunluktu, ibrahim peygamberin canına kast etmeye kalksa bile zail olmaya mahkumdu. İbrahim aleyhiselam da düşünebilirdi “aman canım topluma uyayım ben de, sonuçta put yapıp satıyoruz ve tapıyoruz herkes yapıyor yani” diye. Lakin düşünmedi babası putlar konusunda memleketin otoritesiyken putları kırdı, sonrası ise doğduğu toprakları terk etmekti. İbrahim peygamber yalnızdı ama hak yolun yolcusuydu. Hakeza ibrahim peygamberin kuzeni lut aleyhiselam da ahlaksızlığın hakim olduğu kavme peygamber oldu dedi ki onlara eşcinsellik yapmayın, cinsi sapkınlıklar yapmayın temiz zevkler varken kirli zevklere yönelmeyin dedi. Kavmi dinlemedi başına taş yağdı. Lut aleyhiselam azınlıktaydı “aman canım cinsel serbestlik en iyisidir bana ne” demedi. Bugün mesela popüler kültür özendiriyor diye bu ahlaksızlığa karşı çıkanlara ayrımcı diyorlar. Hayır efendim biz lut kavmindeki suskunlardan olmayacağız bize ayrımcı diyeceksiniz diye batıla intisap etmeyeceğiz. Arkanızdaki para lobileri sayıca üstün olsa bile bu size hak payesi vermez.

Peygamber efendimiz de mekkeli müşriklere peygamber geldi atalarının geleneklerine inanmadığını hak mesajı getirdiğini söyledi. Azınlıktaydı yıllarca da azınlıkta kaldı. Ona da dediler biz çoğunluğuz sen ise fitnecisin diye ama bunun bir safsata olduğunu peygamberimiz biliyordu çünkü hak mesajı alıyordu. Peygamberimiz kısık sesliydi, sesi duyulmadı ama sabretti tüm batıl yerle yeksan oldu hak galip geldi.

Yani dünyada hep azınlıkta kalan haklılar var oldu, kısık sesliler oldu ama bu onların haksız olduğunu ispat edemedi. Bugün bile çoğunluk olup hakkın kendisi olduğunu iddia eden haksızlar mevcuttur. Bu haksızlar anlayışçı nizamı da önemsiz görüyorlar. Misal kim neler diyor bakalım;

Evet bu dünyada paraya tapan, kavmiyetçilik yapan, lider kültü takip eden çok kişi var ve bu onların haklı olduğunu göstermez. Misal anlayışçı nizam fikir akımına çok soran olmuştur kaç kişi bu fikirleri benimsiyor? Diye. Yani fikri savunan çok olunca mı fikir haklı oluyor? Bu mudur yani? Naziler de seçimle birinci parti oldu bunu da belirtelim çoğunluktu naziler almanyayı zorla ele geçirmediler alman halkı bizzat iktidarı nazilere teslim etmişti. O gün nazileri eleştirsen sana diyeceklerdi “sen kimsin ki senin gibi düşünen kaç kişi var?”

Kavmiyetçi duyguları yüksek bir toplumda ırk yoktur dersen “herkes kavmiyetçi buralarda” cevabını alırsınız yani çoğunluk olduğu için ezmeye çalışırlar karşıdakileri lakin ırksızlık akımına bir cevap geliştiremezler. İnsanların çoğu yanlış düşünüyorsa doğrudur hesabı yaparlar.

Misal bir lider kültçüsü de kendi liderlerine eleştiri getirdiğinizde “senin gibi düşünenler azınlıkta” der hatta tehdit bile eder dünyanın mevzubahis lider etrafında şekillendiğini zannedenleri bile mevcuttur halbuki mevzubahis lider sempatizanlarının oranı tüm dünya insanlarının oranının yanında %0’lı rakamlardadır lakin bunlar dünyanın içerisindeki bir azınlıkken kendileri gibi düşünmeyen kendilerinden daha az bir azınlığa biz daha fazlayız diye psikolojik baskı kurabilmektedir. Halbuki güneş balçıkla sıvanmaz anlayışçı nizam tüm modernist ideolojilere cevap vermiştir. Yani modernist düşüncelerin yüzlerce yıldır insanlar yanlış düşünüyordu sen mi doğru düşünüyorsun? Sorusunu çöpe atmıştır. Sonuçta modernist ideolojileri oluşturanlara bile “senden öncekiler yanlış biliyordu sen mi doğrusun?” diyorlardı.

Sadece farklı görüşler hakkında değil aynı fikir akımında da çoğunluk ve eskilik savunucuları vardır. Misal modernist ideolojilerden olan sosyalizme yeni bir yorum getirsen “bu adam leninin yolundan sapmış, lenin bilemedi sen mi bileceksin, marx nasıl yanılır” diyenler var olabilmektedir. Hakeza liberalizme yeni bir yorum getirsen “klasik liberallikten sapmışlar liberal olamaz” diye düşünenler bile mevcuttur çünkü eski=doğru demektir onlar için.

Yahut milliyetçiliği ele alalım misal siz milliyetçiliğe yeni yorum getirirseniz “bu ırksal töremize aykırı, geçmiş liderlerimiz gibi düşünmezsen milliyetçi olamazsın, milletini istediğin gibi sevmek sana mı kaldı” gibisinden sözlerle muhatap olabilirsiniz. Hatta ülkemizde lider sempatizanlarında da bu durum mevcuttur lider prensiplerinin yanına yeni bir prensip kabul etmezler çünkü liderleri düşünmüştür ondan daha iyi düşünmek zinhar düşünülemez düşünülürse lider severlikten çıkılabilir. Bu hezeyan sahipleri sevdikleri liderin de yola çıkarken tek olduğunu bilmez yahut haberdardır da işlerine gelmez.

Peki dini yorumlamada var mı eskilik ve çoğunluk haklıdır görüşü? Olmaz mı efendim olmaz mı? Zaten peygamberler eskiden bu yüzden geliyorlardı kalıpları kırmak için. Bugün peygamber yok lakin dini yorumlamada farklılık oluyor ki bugüne has bir şey değil eskiden de oluyordu. Bugün dini hiçbirşey ilave etmeden olduğu gibi yorumlasan birileri şunları der; “1400 yıldır bilemediler sen mi bildin, eski alimler bilemedi sen mi bildin, iyisin hoşsun ama bu kadar çok kişi yanılıyor olamaz” işte 3 aşağı 5 yukarı bunları söylerler. Ve de ilginçtir aynı sözleri eskiden de söylüyorlardı hatta mezhep imamlarına bile bu sözler söylenmiştir “sen sahabeden daha mı iyi bileceksin, 100 senedir kimse bilemedi ebu hanife bildi öyle mi?” denmiştir yani. Hatta erken dönem islam alimleri ve mezhep imamları birbirini kıyasıya eleştirmiştir bile.

Yani sözün özü şudur; çoğunluk ve eskilik haklılık değildir doğru yolda olduğunuza eminseniz yalnız yürümekten korkmamanız gerekir. Batıl sürüsünün içinde hak bildiklerinizi içinize atarak yaşarsanız kayıp bir ömür geçirmişsiniz demektir. Eskilerden ve toplumdaki çoğu kişiden daha doğru düşünüyor olabilirsiniz söyleyin içinizde kalmasın belki dünyayı değiştirecek kelime sizin dudaklarınızdan çıkacaktır. Bir kelimeyle çok şey değişiyor ağzınızdan çıkan sonraki kuşakta atasözü olsa ve insanların etiğine, ahlakına etki etse dünya değişir. Bir kelimeniz dünyayı değiştirir mutlaka sözünüze itimat eden çıkar. En kanlı zalim diktatörler olan pol pot, stalin, hitler gibilere itimat eden çıktıysa size de çıkacaktır.


Tarafsızlık mümkün değildir

Category : Köşe yazıları

Tarafsızlık kavramı sadece kısa süreliğine mümkün olan bir kavramdır çünkü her insanın kendi doğru kabul ettiği şeyler bulunmaktadır. 2 kişi tartışıyor diyelim mutlaka tartışanlardan birisinin görüşü size yakın gelecektir bir süre sonra. Bu doğal bir süreçtir. Eğer tartışan 2 kişiye tartışma boyunca tarafsız yaklaşırım diyorsanız ya yalan söylüyorsunuzdur ya da sizin onlardan ayrı bir fikriniz vardır. Yani her halükarda tarafsınız demektir. Ayrı fikre sahip olmak mevcudun dışında bir seçeneğe taraf olmaktır bu tarafsızlık değildir.


Ademoğluculuk

Category : Köşe yazıları

anlayışçı nizam külliyatında yazılanı özet geçmek gerekirse ademoğluculuk şudur;
Dünyada insanoğlunun kökeni gerek bilimsel gerek dinsel olsun tektir, deri rengi, dil, kültür gibi farklılıklarsa toplumların asırlar boyunca birbirinden çeşitli sebeplerle izole yaşaması sebebiyle oluşmuş çeşitlenmelerdir yani farklılıklardır kimse de farklılığından dolayı üstün yahut aşağı değildir. Anlayışçı nizam ademoğluculuk görüşüne göre ırk ve kavim kavramları sembolik kavramlardır. misal alman olmakla türk olmak arasındaki fark çikolatalı dondurma sevmekle çilekli dondurma sevmek arasındaki fark gibi görünür anlayışçı nizamın ademoğluculuk fikrine göre.

Ademoğluculuk ırk ve kavim ayrımcılığına ve ayrımına karşıdır. Ademoğluculuk fikri modernist gafiller kavim ayrımcılığı yapsa bile sen kavim ayrımcılığı yapmayacaksın düsturudur. yani bir anlayışçıya ırkçılık yapsalar bile bir anlayışçı karşıdakinin ırkını yahut milletini değil bu kavramları suçlar çünkü o kavramlar yüzünden insan bu haldedir der. Ademoğluculuk “hepiniz ademdensiniz ademse topraktandır” görüşünün bir tezahürüdür, ademoğluculuk dünyada sadece iyi ve kötü insanlar vardır görüşünün savunucusudur iyi insanlar bir millet kötü insanlar bir millettir iyi insan nedir peki?

iyi insan kendi halinde yaşayan başkasının yaşama hakkına ve tercihlerine kendisine müdahale edilmiyorsa müdahale etmeyen zararsız kendi halinde günlük hayatını yaşayan insandır anlayışçı nizamın iyi insan tanımı budur. Bunun dışındaki farklılıklar bireyin sadece kendisini ilgilendirir. Ademoğluculuk multikültürelizmi, bir arada yaşamak mümkündür görüşünü savunur çünkü iletişim herşeyin anahtarıdır dil bariyeri de iletişimin anahtarıdır dil bariyerini yıkmakta ortak dilcilikle mümkündür, yapay dilcilik bu yoldaki bir merhaledir.

Ademoğluculuk başka insanları ve başka insanların fikirlerini zorla sevmekte değildir sadece başka insanların insanca yaşama hakkını savunmaktır. Çünkü ademoğluculuk bir sevgi ilkesi değil bir insan sınıflandırma görüşüdür.


Konuşma ve Propaganda hakkı

Category : Köşe yazıları

Her dilin konuşulma ve tanıtılma hakkı vardır bu hak lütuf olarak sunulamaz ve elden alınamaz. Herkesin dilini konuşması, öğrenmesi, öğretmesi, onun hakkında bilgiler vermesi anasının ak sütü gibi helaldir. Bir yapay dilci de hakeza özgürce dilini konuşup tanıtabilmelidir. Reklam da neticede bir haktan ibarettir.

Peki Nasıl?

Herşeyi yeri ve zamanında yaparak. atmosferi koklayarak. konuşma hakkınızı nasıl kullanırsınız, propaganda hakkınızı nerede ve nasıl kullanırsınız hepsine gireceğiz. Çünkü sizin haklarınız var başkalarının nasıl hakkı varsa.

Konuşma ve kullanma hakkı

Kimse kimsenin ana dilini konuşma hakkına karışamaz, yahut başka bir dili konuşma hakkına karışamaz. Bulunduğunuz toplumda ise yabancı bir dilde konuşuyorsanız ana dilinizdeki tercümeyi de yapmanız gerekir. tabii ki karşınızdaki kişileri iyi tanıyorsanız yapay dilinizde konuşabilirsiniz. kendi kendinize de konuşabilirsiniz ki kendi kendinize konuşmanız toplum tarafından yanlış anlaşılır. kimse görmeden konuşursanız bir sorun yokta yakalanırsanız damgayı yiyebilirsiniz. ne yapmak lazım? şarkı söylemek lazım. melodik bir ahenkle söyleyince insanlar yalnız olmanıza genelde aldırmazlar. kendi kendinize şarkı söylerseniz göze batmazsınız nihayetinde.

ayrıca ne kadar yapay dilci olduğunuza göre değişir özgürce konuşma oranınız. yeni yetme bir yapay dilciyseniz çevrenizdeki insanlara dilinizden cümleler kurmanız halinde alacağınız tepki ağır olabilir lakin yılların yapay dilcisiyseniz insanlar sizi tanır nihayetinde ve siz de nerede ne konuşuluyor bilirsiniz. yapay dilinizde konuşmak için ortam mühimdir bir diyalog halinde konuşulan konu mühimdir. gidip otomobil beygir güçlerinden bahsederken yapay dilinizde bir şeyleri konuşmaya başlamak karşınızdakine “hayda buyur buradan yak” dedirtir. Lakin konu dil meselesiyse ve hatta yabancı dillerse kapı açıldı konuşmak için demektir. Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki bir yapay dili 2 kişi biliyorsa ve 2 insan karşılıklı konuşuyorsa bu dili üçüncü insanın müdahaleye kesinlikle hakkı yoktur müdahale edemez ederse insan haklarına bile aykırı olur. Aslında tek kişiye de müdahale edemez lakin biz toplumsal olarak garip karşılanmayın diye bu kadar öneri yapıyoruz. yani kendi kendinize yapay dil konuşurken birisi size yumruk atsa suçludur o kişinin o yumruğu atmaya hakkı yoktur. konuşma konusunda son olarak şu mühimdir; tercümesiz bir biçimde dilinizi bilmeyen birisine dilinizde hitap etmeyin karşınızdaki sizi anlamayacaktır.

kullanım hakkına gelince diyalog halinde değilseniz, resmi evraklarda kullanmıyorsanız yapay dilinizi istediğiniz gibi yazma ve kullanma hakkına sahipsiniz. Notlarınızı sadece yapay dilinizde mi alıyorsunuz? kimse karışamaz, bilgisayarınızda klasör isimleri yapay dilinizde mi? kimse karışamaz. Sadece bilgisayarın sistem dosyalarının ismiyle oynamayın yeter(yerel disk, bilgisayarım, windows, ağ bağlantıları gibi işletim sisteminin kurulumunda olan dosyalar). Yapay dilinizde tercümesiz kitap mı yazıyorsunuz? kimse karışamaz. sadece yapay dilinizden yazıların bulunduğu bir site mi açıyorsunuz? kimse karışamaz. Yapay dilinizde şarkı, şiir mi oluşturuyorsunuz? kimse karışamaz. sonuçta şahsi olarak yaptığınız bir şeye kimse müdahale hakkına sahip değildir

Deklarasyon ve propaganda

Dilin tanıtımı da önemli bir şeydir elbette ve reklam da bir insan hakkıdır iletişimin vazgeçilmez unsurlarından birisi de reklamdır. Peki propagandayı nasıl yaparız?

Yapay dillerde propaganda gelişen teknolojiyle birlikte kolaylaşmıştır. En kolayı ve etkilisi internettir. İnternette br site yahut sosyal medya hesabı açarak sınırsız propaganda yapabilirsiniz. gazete, tv, basılı kitap gibi klasik yöntemler ise nispeten zordur. reyting, para gibi kaygılar işin içerisine girer ve tv ve gazete için medya yöneticilerinin yayın onayı gerekir sosyal medyada bu yoktur.

Peki gelelim en eski propagandaya. Yüz yüze propaganda

İnsanlık tarihinin en kadim reklam ve propagandası yüz yüze propagandadır ilk insandan beri vardır. yüz yüze propagandada ise yer ve zaman mühimdir. kaldı ki çok incelik gerektirir tanıdığınız veya tanımadığınız fark etmez yüz yüze propaganda gibi en eski ve en etkili propagandayı yapmak bir sanattır, meziyettir. Tanıdığınız birisine propaganda nasıl yapılır ve yapılmaz?

propaganda gün içerisinde yapılır. gecenin 2’sinde tanıdığınız kişiyi uyandırıp yapay dil sohbetleri yapmayınız hatta mesleki kariyer planları da konuşmayınız bırakın insanlar uykusunu uyusun hatta siz de uyuyun. gece 2’de durup dururken propaganda yapmak için insan uyandırılmaz siz de uyanmayın zaten o saatte propaganda için. oldu uyandınız uyuyun. o saatte uyunur.

karşınızdaki kişinin ruh hali mühimdir. gün boyu hastanede bir yakınına refakat eden birisine, arabayla kaza yapıp arabası hurdaya çıkmış ve binlerce lira zarara girmiş birisine, gün içinde yakınını kaybetmiş birisine, ağır hasta birisine propaganda ya-pıl-maz. milletin derdi başından aşkınsa bir zahmet susun oturun iyi zamanı kollayın. misal aile bireylerinden birisi vefat etmiş birisi size borçlu olsa cenazede istemek büyük saygısızlık olur, böyle bir hareketi yapan “ben empati özürlüyüm” demiş olur. insanların zor zamanlarında onlara destek olunur herhangi bir şey talep edilmez, propaganda yapılmaz bunu iyi anlayın. sadece yapay dil için değil herşey için geçerlidir bu görgü kuralını dikkate almazsanız çevrenizde seveniniz kalmaz.

ve mekan! işyerinizde mesai arkadaşlarınıza dilinizden bahsedebilirsiniz ki bunu genellikle onlar sorunca yapmanız tavsiye edilir diğer türlü siz insanları işinden alıkoyuyormuş izlenimi verirsiniz. kimseyi işinden alıkoymayın. “işinizi bırakın ve yapay dil dersimi dinleyin” derseniz patronunuzdan da “muhasebeden çıkışını al” sözünü yakında dinlersiniz. mesai saatinde iş yapılır.

okuldaysa herkes ne yapacağını 3 aşağı 5 yukarı bilir. ders esnasında öğretmenin tutumu da mühimdir ciddi ciddi ders anlatılıyorsa ve sınıftan çıt çıkmıyorsa çıt çıkarmayın çıkarırsanız anlaşılır. öğretmenler bazen dersi bırakır serbestsiniz der ve oturur bu esnada arkadaşlarınızla dilinizi paylaşabilirsiniz. Öğretmeniniz çocuklarla arkadaş gibi olan biriyse ders esnasında bile konu dilinize gelebilir lakin asık suratlı barut gibi bir öğretmenin dersinde de macera aramayın.

hastanede, cenazede ve ibadethanede de propaganda olmaz. hastanede millet zaten derdi için oradadır, cenazede de milletin acısı vardır, ibadethaneyse Allah’ın evidir. Camiye namaz kılmaya gidilir propaganda yapmaya kalkarsanız en iyi ihtimal cemaat tarafından susturulursunuz millette size nasihat verir. diğer ihtimallerse sırasıyla camiden kovulmak ve dayak yemek olarak sıralanabilir. Camide ibadet yapılır başka birşey yapılmaz. zaten iyi bir yapay dilci neyi nerede konuşacağını da iyi bilir.

Yapay dil propagandaları sokakta geçen adama yapılmaz diye daha önce bir yazımızda bahsetmiştik. Peki yapay dil propagandası nasıl açılır? elbette dil muhabbetleriyle açılır. dil muhabbetlerini açıp önce türkçe sonra ingilizce konuları sonra yabancı dil konusuna değinirsiniz sonra yapay dil meselesine giriş yapar tanıtımınızı yaparsınız. tamamen olumsuz bir tepki alırsanız konuyu değiştirin olumlu yahut nötr tepkilerde ise rutin hızınızda devam ediniz.

Yani sözün özü şudur; deklarasyon ve propaganda hakkınızdır yeter ki neyi nerede ne zaman nasıl yapacağınızı bilin.


Anlayışçı nizam tarihi

Category : Köşe yazıları

Anlayışçı nizamın tarihi 1998 kasım ayında başlar Mustafa Kaptan çocukluğundan beri dil bolluğu içerisinde büyümüştür bunu çok dile getirdik bir de işin dini ve güncel konular boyutu da vardır yaşıtları oyun dünyasında boğulurken Mustafa kaptan haber bültenleri ve dini programlar izlemiştir hakeza ailesi de bu konulara da ilgi sahibiydi. Elbette ilköğretim yıllarında tam teşekküllü bir felsefe ortaya koyacak kadar bilgisi yoktu bununla birlikte kendi çapında bir şeyler ortaya atmıştır, çeşitli konular hakkında fikrini beyan etmekten, münazara yapmaktan çekinmemiştir. Nomuli için “dünyadaki haksızlıklara sembolik bir tepki” diyoruz ya bu tepkinin kaynağı anlayışçı düşünce sistemindedir. düşünce sistemi ilk yıllarında yapay dil projesini de doğurmuştur zamanla mantık çerçevesine oturmuş ve iyiden iyiye bir paradigma halini almıştır. 2011 yılındaysa “anlayışçılık” adı verilen düşünce sistemi bugün bildiğimiz belli başlı hatlarla açık açık dile getirilmiştir.

Anlayışçı nizam açık açık dile getirildikten sonra onun varlığı için böyle bir şey yok diyenler de çıkmıştır, böyle bir şey olmamalı diyenler de çıkmıştır. Çeşitli dünya görüşlerinden insanlar anlayışçı nizam fikrini çürütmek için Mustafa Kaptan ile münazara etmiştir ve elleri boş dönmüştür ki münazara isteyen taraf hiçbir zaman Mustafa Kaptan olmamıştır teklifler hep karşıdan gelmiştir. Tarihsel, politik önyargılara karşı yapılan münazaralarda kimi zaman karşı taraf öfkesine yenik düşmüş, kimi zaman da aslında haklısın, aslında kısmen haklısın gibi sözler söylemiştir. İnsanlara bir “acaba?” dedirtmiştir.

İnternet üzerinde 7 saat süren anlayışçılık münazarası bile olmuştur bu münazaralarda anlayışçı nizamın kalitesi ortaya iyice konmuştur. Nomuli projesinin altyapısı olduğundan yapay dilciliğin daha iyi bir biçimde savunulmasının motoru anlayışçı nizam olmuştur. Hatta bazı insanlar “ben de anlayışçıyım” demişse de yapay dilci olmadıklarından mütevellit anlayışçı olarak görülmemişlerdir.

Bir takım insanlar “yapay dilciliğin anlayışçılıkla ilgisi yoktur” demiş ve kanıtlamaya çalışmışlardır lakin başarılı olamamışlardır. Yapay dilcilik anlayışçılığın olmazsa olmazıdır. Kimi anlayışçılık karşıtları Mustafa Kaptan’ı dolaylı yoldan tehdit bile etmiştir tek sebebi vardır yaptıkları münazaralarda haksız çıkmanın verdiği huzursuzluktur. Anlayışçı akımın arkasında sermaye, güç grupları, ruhani gruplar, karanlık odaklar, silahlı odaklar olmadığından mütevellit anlayışçı nizam bir yalnız kovboy olmuştur. Kimsenin borazanı olmamıştır sadece sağduyu ve vicdanın bir tezahürü olmuştur.


Müdahalesiz doğal dil

Category : Köşe yazıları

Anlayışçı düşünce sistemi müdahalesiz doğal dil olgusunu savunur, dilde zenginliği savunur. Bir dili zorla kalıplara oturtma fikrine karşıdır. Neticede tarih boyunca milletler birbirleriyle etkileşim içerisinde olmuş ve kelime alışverişi yapmışlardır. Hakeza bugün de bu etkileşim devam etmektedir çünkü dil canlı bir varlıktır. Anlayışçı düşünce sistemi bir millet bir kelimeyi dilinde benimsediyse o kelime o dile aittir düşüncesini savunur yani öz türkçecilik, öz ingilizcecilik türevi akımlara karşıdır.

İngilizceyi düşünelim ingilizce bir cermen dili olarak başladı hayatına. Almancanın öz kardeşidir babaları ön cermen dilidir ingilizlerin ataları Almanya’nın saksonya ve anglia bölgelerinden britanyaya göç etmiştir. zamanla britanya yerlileri olan keltlerden, roma imparatorluğu etkisi sebebiyle latinceden ve yunancadan, norman istilası, viking istilası gibi olaylar sebebiyle fransızcadan, dancadan, nors dilinden büyük oranda etkilenmiştir. bir cermen dili olan ingilizce bugün çoğunlukla latin ve fransız kökenli sözcüklerin etkisi altındadır ki fransızcanın da latin dili olduğunu hesaba katarsak ingilizce %60 civarı bir oranla latin dilidir de diyebiliriz. Kaldı ki hintçe, arapça gibi dillerden de ingilizceye geçen kelimeler var misal pajamas(hintçe), mean(arapça), chemical(arapça) gibi kelimeler bunlara örnektir. yani saf ve duru ingilizce konuşmaya çalışmak ingilizcenin kendisine ihanettir ingilizceyi ingilizce yapan içerisindeki zenginliğiir.

aynı zenginlik türkçemizde de vardır her ne kadar 1 asır evvel öz türkçecilik gibi bir hata yapılmış olsa da. Türkçenin içerisinden arapça ve farsça kelimeleri atmak demek dilin büyük bir kısmını atmak demektir. Bir de üstüne fransızca ve ingilizce kökenli sözcükleri de atıp yerlerine öz türkçe kelimeler kullanmaya çalışırsanız milli kimliğinize kendiniz hasar vermiş olursunuz. Çünkü türkler göçebe zamanlarında bile kelime alışverişinde bulunmuşlardır. yılan, mantı, inci kelimeleri aslen çince kökenlidir. Hatta “hatun” kelimesi bile köken olarak türkçe değil soğdçadır. Yani Türkçeden kelime atmak ve yeni kelime uydurmakla milli bilinç sağlanmaz milli bilinçsizlik sağlanır anlayışçı fikriyata göre.

Bir diden sırf “yabancı” diye kelime çıkarmak ademoğluculuk ilkesine de terstir çünkü anlayışçı nizam hepiniz ademdensiniz ademse topraktandır düsturunu savunur neticede anlayışçılığa göre erdem iyi insan olmaktır. Sonuçta devşirilen kelimeyi de bizim gibi bir ademoğlu konuşmuyor mu kardeşim? konuşuyor. o zaman sorun yok.

Anlayışçılık yabancı dilleri müslüman dili, gayrımüslim dili diye de ayırmaya karşıdır örneğin gambiya ana dili ingilizce olan bir müslüman ülkedir. senegalin ana dili de fransızcadır ve senegal müslümandır. O yüzden başka bir dille etkileşim halinde olmak ve onlardan kelime almaya anlayışçılık karşı değildir.

Anlayışçılık alfabe alerjisi saçmalığına da karşıdır ki bu alerji bir tek Türkiye toplumu gibi maalesef farkındalılık yönünden geri kalmış toplumlarda mevcuttur. Arap alfabecileri ve arap alfabesi karşıtlığı diye saçma sapan güruhlar vardır. Arap yazısını müslüman latin yazısını hristiyan yazısı olarak gören bu bilgisizler bilmezler ki ikisinin de kökeni mısır hiyeroglifleridir. hiyeroglifler zamanla fenikelilerde modern alfabeye dönüşmüştür. Fenike alfabesinden 2 kol çıkmış batı kolu önce yunan alfabesi olmuş yunan alfabesinden de latin harfleri türemiştir. doğu kolundaysa arami alfabesi türemiştir o alfabe nebati(kuzey arap) yazısına o yazı da arap alfabesine türemiştir yani kökenleri birdir. hatta orhun kitabelerindeki türk tamgaları da köken olarak fenikelilere dayanır. arami yazısı soğd yazısına soğd yazısı göktürk yazısına dönüşmüştür. yani alfabe alerjisi de bir saçma sapan alerjidir sebepleri yalnızca siyasidir ve türkiyedeki siyasi atmosfere özgüdür. Avrupada, amerikada bulamazsınız bu alerjiyi.

Yani özetle anlayışçılık alfabe düşmanlığına, yabancı kelimelerin ana dile girmesine karşı değildir dünyada başka yerlerde böyle kelimelere bariyer çeken uygulamalar varsa onlara da baştan karşıdır.


Anlayışçı kime denir?

Category : Köşe yazıları

Dünyamızda bir sıfat sahibi olmak için o sıfata uygun emareler göstermek şarttır. misal baba olanın çocuk sahibi olması buna en bariz örneklerdendir. Hakeza anlayışçı sıfatının da sahibi olmak için kriterler vardır. kimler anlayışçıdır? bunları irdeleyeceğiz:

Anlayışçı olmak için olmazsa olmaz nedir?

Yapay dilci olmak gerekir. Yapay bir dilin ortak bir dil olması gerektiği fikrine sahip olmazsanız anlayışçı olamazsınız. Ortak dilcilik fikriniz yoksa sizin kendinize anlayışçı demenize gerek yoktur. nasıl modernizmin liberalizm fikrine sahip olmak için kırmızı çizginiz özgürlükse, modernizmin sosyalizm fikri mensubu olmak için kırmızı çizgi eşitlikse anlayışçılık için de ortak dilciliktir. Sonuçta dil anlaşma aracıdır iletişim aracıdır birbirini anlama aracıdır.

Irkçı birisi anlayışçı olabilir mi?

Kesinlikle HAYIR! bir ırkçı asla ve asla anlayışçı olamaz, anlayışçılığın ilkeleri ırkçılığa taban tabana zıttır, bir ırkı, bir kavmi diğer kavme nazaran daha üstün vasıfta görmekte hakeza anlayışçılıkla bağdaşmaz. Anlayışçı düşünce empati ve sağduyuyu ortaya koymak ve dil bariyerini yıkıp kültürler arasında etkileşim ve multikültürel ve saygı içerisinde bir toplum tasavvuruna sahiptir. Ayrıca şu da unutulmamalıdır ki ırkçılık ve kavmiyetçilik vatanseverlik DEĞİLDİR! anlayışçılık vatansever bir görüştür insanların yaşam alanını sevmesinin, korumasının, güven içerisinde tutmasının gerekliliğini savunur, yaşadığı yerini yurdunu yeryüzü cenneti yapma mücadelesini savunur ve bunu ırkçılardan ve kavim ayrımı yapanlardan daha iyi bir biçimde yapar. Yani ırkçıdan değil yaşam alanını sevenden vatansever olur. 

kötü karakterli insanlar anlayışçı olabilir mi?

varlığı çevresine ve topluma zararlı insanların yapay dil sanatını keşfedip bir de anlayışçı olabilmesi eşyanın tabiatına terstir. böyle tipler müslüman bile olamazlar ki anlayışçı olsunlar üstelik bir de yapay dil yapsınlar. Temiz insanlar anlayışçı olur kötü insanlar olamaz.

Dini olmayan anlayışçı olabilir mi?

Anlayışçılık dinsel bir görüş değildir bununla birlikte dinden arındırılmış, materyalist, maneviyat karşıtı bir görüş hiç değildir. Dünyada değer verdiği bir kutsalı olmayan kişi, bir mefkuresi olmayan kişi anlayışçı olamaz. Olsa olsa ortak dilci olabilir ki her ortak dilci de malumunuz üzere anlayışçı değildir ama her anlayışçı ortak dilcidir. Sonuçta anlayışçı düşünce de böyle bir düşünce modelidir.

Nomuli konuşmak için anlayışçı olmak şart mıdır?

Değildir böyle bir şart hiç olmayacaktır nomuli konuşmak için din, siyasi görüş, ırk gibi kategorilerimiz mevcut değildir.

Anlayışçı olmak için nomuli bilmek şart mıdır?

Değildir.


Anlayışçı nizam külliyatı

Category : Köşe yazıları

Mustafa kaptan nomuli yapay dilinde eserler yazmış bir insan olmasının yanında başka konularda da yazılar yazmıştır okul yıllarında. Otobiyografi ve çeşitli kompozisyonları bunlardan bazılarıdır peki bir paradigmal eser ne zaman ilk olarak ortaya konmuştur? diye soracak olursak 2010 yılında diyebiliriz. Mustafa kaptan kendi görüşlerini ilk olarak “güncel yaşam üzerine ve ideolojiler hakkında” isimli eserinde el yazısıyla toplamıştır ve birkaç kişi tarafından okunmuştur. Mustafa kaptan’ın çeşitli konular hakkında yazdığı paragrafların toplamıdır.

2. eser ise “insan devlet ve toplum” isimli eserdi ve çevirimiçi olarak 2010 yılı eylül ayında facebook’ta paylaşılmıştır. İnsan, devlet ve toplum takriben 30 sayfalık bir eserdi bu eserde birçok konudan bahsedilmişti.

3. eser olan anlayışçılığın kanunu adlı eser de 2012-2015 arasında paylaşılmış bir eserdi 66 sayfaydı. bugünkü anlayışçı nizam külliyatındaki makalelerden bir kısmını içeriyordu.

2015 sonrasıysa anlayışçı nizam yazılmaya başlandı en detaylı külliyat olan anlayışçı nizam külliyatında neler mi var?

Külliyat içeriği:

Dinsel meseleler ve islamiyet hakkında bazı meselelerin işlenmesi, bilim kavramı ve bilim-din ilişkisi, siyaset bilimi ve ideolojiler, Türkiye tarihi, Türkiye toplumunun detaylı incelenmesi, Bakış açıları, bazı fikirlerin ve davranış türlerinin mümessillerinin tutum ve davranış analizleri, anlayışçı ilkeler, ortak dil kavramı ve ortak dilciliğin önemi, Millet kavramı ve antropolojik ve dahi sosyolojik konular, görecelilik kavramı, şahıs ve fikir eleştirileri, uzay ve astronomi konusunda fikirler, spor hakkında ve taraftarlık psikolojisi hakkında anlayışçı bakış açısıyla analizler, medya, gazete, televizyon ve internetin işleme prensipleri, beyin fırtınaları

gibi konuları içermektedir. Anlayışçı külliyat taraflı bir külliyattır çünkü anlayışçı düşünce sistemi tarafsızlığın bizzat kendisinin imkansız olduğunu savunan bir görüştür. Her yıl belirli aralıklarla güncellenmektedir 2021 yılında a4 kağıdı boyutuyla 520 sayfalıktır büyümesini sürdürmektedir. Nomuli’nin fikri altyapısı bu denli derya deniz bir altyapıdır.

Nasıl edinilebilir? Kamuya açık mıdır?

Anlayışçı külliyat içeriği sebebiyle şu an kamuya açık değildir, toplumda fikir beyan etmenin normal karşılanacağı, ve kimsenin düşüncesini belirtmekten dolayı başı ağrımayacağı yıllara kadar(ki bu topraklarda ne saltanat ne de cumhuriyet günlerinde bu olmamıştır) kamuya kapalı bir biçimde geliştirilecektir ve ortak dille alakalı olarak fikirleri paylaşılacaktır. PDF olarakta gönderilmemektedir, belirli bir ücret karşılında da elde edilemez. Yazarı uygun bir tarihte kamuya açık hale getirecektir.


Anlayışçılık nedir?

Category : Köşe yazıları

anlayışçılık nomuli dilinde “komprenudo” olarak adlandırılır ve bir paradigmadır dünyayı anlamlandırma biçimidir, bir bakış açısıdır. Bir felsefe midir sorusuna gelirsek eğer felsefenin açılımını yapmak gerekir? anlayışçı düşünce felsefe kavramını etimolojik olarak ele alır “bilgiyi sevmek” der. yani anlayışçılık bilgi sevgisinin saf halidir.

Anlayışçılık nasıl ve ne zaman doğmuştur?

Anlayışçı nizam 1998 yılında doğmuştur tabii ki ilk doğduğunda bir derinliği olan bir felsefe olarak doğmamıştır bizzat nomuli’nin yapımcısı Mustafa Kaptan’ın hayatında yaptığı planlar ve programlar olarak doğmuş sonra Mustafa Kaptan yıllar boyunca insanlar ile konuştuklarını onlardan öğrendiklerini analiz etmiş ve çeşitli konularda ilkeler prensipler oluşturmuştur.

Anlayışçılığın sıradan felsefelerden farkı

Anlayışçılık sıradan kalıplaşmış felsefelerden değildir. Bazı insanlar felsefe kavramını din dışı kabul etseler de anlayışçı düşünce sistemi böyle bir şeyi gülünç bulur kaldı ki islam tarihinde islam felsefesi olmuştur. Anlayışçı nizam din olgusunu dışlamaz, anlayışçı nizam islam dünyasında teorize edilmiş bir düşünme biçimidir ki bu nizamı oluşturmuş kişi de bir müslümandır yani anlayışçılık asla ve asla dinsiz, maneviyatsız bir düşünce sistemi değildir bununla birlikte anlayışçı nizam külliyatı da bir din kitabı, bir fıkıh dersleri kitabı, bir tefsir değildir anlayışçı nizam bir anlamlandırma biçimidir din kurumuna akıl verme biçimi değildir yani anlayışçı nizam dinsel bir görüş değildir dinsiz hiç değildir. Anlayışçı nizam ayrıca “insanın öğrenme süreci bitmez” diyerek sürekli bir gelişimi savunur insan mükemmel olamaz bununla birlikte kendisini geliştirebilmelidir der. Empati anlayışçı düşünce sisteminin en mühim parçalarındandır.

Anlayışçı nizam modernist midir?

Anlayışçı nizam modernist bir görüş değildir. Modernizmi reddetmekle birlikte insan hayatını kolaylaştıran teknolojilerin insan hayatında olması gerektiğini savunmakla birlikte israf ve doğa katliamı kavramlarına karşı bir düşünce sistemidir.

Anlayışçı nizam ve siyaset

Anlayışçı nizamın toplum idaresi meselesinde elbette fikirleri vardır bununla birlikte ideoloji değildir anlayışçı nizam modernist bir ideoloji olamaz. Bununla birlikte anlayışçı nizamın siyaset başlıklı konuları için Türkiye henüz bu denli beyin fırtınalarına hazır olmadığından kamuya açık paylaşılmamaktadır.

Anlayışçı nizamın değindiği diğer meseleler

Anlayışçı nizam eğitim, sağlık, teknoloji, bilim, film, spor, medya gibi konularda da görüşlere sahiptir.

Temel anlayışçı görüşler;

1-) Ademoğluculuk
2-) Barışçılık
3-) Bireycilik
4-) Maneviyatçılık
5-) Adaletçilik
6-) Ortak dilcilik(nomuli.yapaydil.net ve yapaydil.net adresinde sıklıkla bu başlık işlenecektir)
7-) Liyakatçılık

Anlayışçı nizamın etkilendikleri

Bazı yapay dilciler anlayışçı nizam için Esperanto dilinin felsefesinden etkilendi deseler de bu tamamen asılsız bir iddiadır. Anlayışçı görüşler Esperanto düşünce sistemlerinden etkilenmemiştir bizzat İslam aleminin düşünce sistemlerinden ve Türkiyedeki düşünce sistemlerinden etkilenmiştir.