Category Archives: Köşe yazıları

Esperanto ile nomuliyi karıştıranlar

Türkiyede yapay dilcilik konusunda bilinç eksikliği malumdur peki esperanto ile nomuliyi karıştıranlara ne demeli? durum o haldedir ki bizzat şahsımı güldüren anılar da var içerisinde.

Esperanto’yu nomuli zannetmek

Bir defa bizzat şahit oldum bir kere de kulaktan duyarak şahit oldum cidden esperanto yapay dilini nomuli zannedenler oluyordu. iki dilde de latince kökenli kelimeler var evet buna rağmen video başlığında “esperanto dilinde geçmiş zaman” yazıyorsa onu nasıl nomuli videosu zannedebilir bir insan? videonun adında yazıyor güzel kardeşim dilin ismi. Benim dilimin adı nomuli. Esperanto başka bir dildir nomuli başka bir dildir. Esperanto bilen birisinin nomuli bir metni anlaması eğer nomuli’den haberdar değilse neredeyse imkansızdır. gramer desen farklı, cümle kurulum yapısı desen farklı, alfabe desen farklıdır esperanto nomuli ile aynı dil değildir. Kelime benzerliğinde bile farklar var esperanto ve nomuli versiyonu örtüşen kelimeler var olabilir bununla birlikte öyle büyük oranda örtüşen kelime yoktur.

Esperanto dilini mustafa kaptan yaptı zannetmek

Bir kişiye esperanto diye 130 yıllık yapay dil var dediğimde “bu dili sen mi yaptın?” demişti. kardeşim sen mal mısın? ben 140-150 yaşında gösteriyor muyum hiç? 1991 yılında doğmuş birisi 130 yıllık dilin kurucusu nasıl olabilir? akıl mantık almıyor yemin ederim bunların kafasını

Esperanto’yu nomuli’nin öncülü zannetmek

Dilimi geliştirmeye başladığımda esperanto dilini bırak doğal dil benzeri başka bir yapay dilin varlığından haberim bile yoktu. Nomuli tarihi esperanto ile başlamaz esperanto nomuli dilinin öncülü değildir, hedefleri farklıdır, tarihi farklıdır. Zamenhof’un yürüdüğü yolla Mustafa kaptan’ın idealleri arasında uçurum vardır. Esperanto tamam bir yapay dildir gelişmesini, yayılmasını destekleriz lakin bizim ideallerimiz başka onlarınki başka. Bizim öncülümüz, rol modelimiz değiller.


Merak edilen güncel sorulara cevaplar

Category : Köşe yazıları

Bildiğiniz üzere nomuli yapay dili için güncel sorular oluyor ve bunlar için defaaten cevaplarımız bulunuyor. Dilimiz yaşadıkça soru soranlar olur ve cevaplarımızı veririz. sorulara geçelim;

Soru: tahtada yazmayanlar dizisine türkçe animasyon gelecek mi?
cevap: gelmeyecek. tahtada yazmayanlar animasyon dizisi nomuli youtube kanalı için nomuli dilinde hazırlandı maksadı da nomuli öğretmektir. Dizinin türkçe animasyon hali olmayacaktır.

Soru: Doğal dil seslendirmesi yapacak mısınız?
Cevap: nomuli yapay dili kanalında artık doğal dil seslendirme videolarımız olmayacak. mevcutlar duracak bununla birlikte yapay diller seslendireceğiz o da yapay diller youtube kanalımızda olacak.

Soru: neden videolar sürekli gelmiyor? arasında bazen uzun süreler oluyor?
cevap: günlük hayatımızda nomuli dışı meselelerle de uğraşıyoruz.


Nomuli ile ilgili en saçma istekler ve sorular

Category : Köşe yazıları

20 mart 2023 tarihinde dilimizin 21. yılını idrak ettik ve bu 21 yıl içerisinde nomuli ile ilgili komik, ilginç ve saçma birçok istek oldu. teker teker bunları irdeleyeceğiz hem şaşıracak hem güleceksiniz.

Soru: nomuli yapay dilinde sıfır rakamının karşılığı var mı?
cevap: tam teşekküllü bir yapay dil diyoruz bu diyor sıfır var mı?

Soru: benim adımın nomulice karşılığı nedir?
cevap: özel isimler hiçbir dilde de-ğiş-mez. Adınız ahmetse tüm dünyada ahmettir. Hangi dil olursa olsun. Bununla birlikte telafuz güçlükleri yüzünden bazı dillerde isminiz telafuz edilemeyebilir. mesela japonlar “L” harfini telafuz edemez dillerinde bu harf yoktur gırtlak yapıları küçükken bu harfe alışmamıştır sonradan telafuz etmeyi öğrenirler. mesela adınız levent diyelim japon size revent der çünkü dili dönmüyordur.

Diğer taraftan bir ismin anlamı olur değil mi? yani misal adım mustafa benim(öyle zaten) ve manası “seçilmiş” demek. ingilizceye çevirirsen “chosen” nomuliye çevirirsen “mesgato” olur. ama dünyanın neresine gidersen git mustafayı mustafa diye çağırırlar. isminin manası dilden dile değişse de ismin değişmez. misal davut ile david aynı isimdir david davud’un ibranicesidir ve ingilizcede de yaygın bir isimdir lakin david adlı birisi arabistana gitse ona davud demezler david demeye devam ederler.

Talep: mustafa benim kızımın ismini senin sözlüğe koyar mısın?
Cevap: Yani ben bu lafa ne diyeyim? böyle bir istek mi olur? mesela “mehmet yılmaz” diye bir isim sözlükte olabilir mi? bir şahsın isim ve soyadına nomuli dilinde karşılık konur mu hiç? ve bu bir sözlüğe alınır mı? aklınız kesiyor mu böyle bir şeye yahu?

Talep: para karşılığında nomulinin ismini değiştirir misin?
Cevap: marka değeri düşürmek nedir bir araştırın. tam teşekküllü bir dilin ismini değiştirmek marka değerini düşürmek demektir. üstelik bu dilin ismi insanların hafızasına kazınmışken ulusal çapta yayın yapan bazı internet sitelerinde adı nomuli olarak geçerken para karşılığında böyle bir şey yapılamaz.

Soru: dilinde neden ayıp kelimeler var?
Cevap: o kelimeler oraya terbiyesizlik olsun diye koyulmadı sadece kelime olduğu için koyuldu. adı üstünde sözlük yani bir dildeki sözlerin karşılığı

soru: nomuliyi yazılım dili yapsan olmaz mı?
cevap: konuşulmak için yapılmış bir dil bu programlama dili değil. programlama dili yazmak konuşma dili olan bir yapay dil yapmaktan daha zordur. programlama dili de yapay dildir evet lakin yaparsanız dünyada anında meşhur olursunuz. nomuli türü bir yapay dili yaparsanız meşhur olmanız zahmetlidir

soru: nomuliyi satar mısın?
cevap: kimsede onu satın alacak para yoktur çünkü satılık değildir asla da satılık olmayacaktır.

Talep: mustafa ben bu dile baktım öğrenemedim bence sen yapay dil yapma.
Cevap: hadi be oradan senin kapasiten yetmiyorsa ben ne yapayım kardeşim? sen bu kafayla mercedes alsan ve sana konforlu gelmese mercedes’in ceo’suna siz araba üretmekten vazgeçin dersin. Bu sebeple böyle bir istek deli saçması olabilir.

Talep: yapay dil yapma demiyorum hobi olarak yine yap ve kimseye bahsetme
Cevap: kimseye bahsedilmeyen dil hiçbir işe yaramaz geçeceksin sen o işi.

Eleştiri: nomulinin içerisinde latince kökenli sözcükler var
Cevap: inkar mı ettik?

Soru: nomuli nasıl konuşulur?
Cevap: ağzınızla konuşabilirsiniz ve elinizle yazabilirsiniz.

talep: beni seviyorsan bu işten vazgeç
cevap: beni bu işten vazgeçirmek isteyen hiçbir Allah’ın kulunu sevmiyorum benden uzak Allah’a yakın ol az ötede yaşa.

talep: nomuli dilini konuşmanı istemiyorum
cevap: sen kimsin ya eşek herif? (eşeklerden özür diliyoruz)

iddia: seni seviyorum ama dilini sevmiyorum varlığını kabul etmiyorum
cevap: beni sevme.


Tarihten günümüze nomuli karşıtları

Category : Köşe yazıları

Nomuli karşıtlığı 2002 yılından beri var oldu ve çeşitli biçimlerde olmaya devam ediyor lakin bunlara papuç bırakacak kadar yelkenleri suya indirmiş değiliz ve hiç olmadık. Her tezin antitezi var ve bize de karşı olanlar var ama bunlar avuçlarını bir şekilde yalayacaktır çünkü biz her halükarda başarıya sahibiz.

İlk nomuli karşıtları 2004 yılından itibaren çıktı. “Toplum dili olamaz bir şey olamaz” eleştirisi yapanlar o günkü kaptancanın sözlüksüz gramersiz halinden bile çekinmişti. Eleştirilerini yüzümüze karşı yapamayan bu kişilerin bir süre sonra bizle iletişiminin kesilmiş olması da isabetli olmuştur bilmediğinin düşmanlarıdır bunlar.

Daha sonra “kaptanca duyulmamış bir şey” diye karşı çıkanlar oldu, sebepsiz yere projemizi sonlandırmamızı isteyen aptallar oldu. projeyi sonlandırmalıydık peki neden? sebep yok. bunlara karşı dik duruşumuzu sergiledik cevaplarını aldılar

Projemizin yaşadığını görenlerin gözleriyle bize nefretle bakması mesela bu da karşıtlığa bir örnekti o gözler hiç gerçeği göremedi, güneşe gözlerini hep kapattı.

Fiziksel saldırıda bulunma olayı nomuli tarihinde bir kere yaşandı ki bunu nomuli tarihi belgeselimizde, yapaydil.net wikisinde, nomuli tarihi yazımızda birçok kez anlattık fiziksel saldırının asla başarıya ulaşamayacağını tüm saldırganlar gördü biz fiziksel saldırıya boyun eğecek insanlar değiliz ve asla olmadık.

Projeye hakaret edip projeden bizi vazgeçirmeye çalışanlar hep olmuştur ki bunlar hep başarısız olmuştur bunların hakaretlerini kendilerine yıllarca yedirmesini bildik bundan dolayı kıvançlıyız hepsi söylediği lafları yedi. kaldı ki herkes kapasitesi neyse o kadarını algılar nasipsizlerin sanattan anlamasını beklemek abesle iştigal.

Yıllar geçtikçe karşıtlar farklı yöntemler belirlemiştir mesela farklı bir dil öğren diye projeden bizi vazgeçirmeye çalışmıştır sanki biz yabancı dillerle ilgilenmiyormuşuz gibisinden. “Sana x dilinde sözlük alayım sen bu dilden vazgeç” yok ya başka ne istiyorsun? o kadar basit mi? x dilinde türkçe-x sözlük değil o dilin ciltler dolusu külliyatını getir yine nomuliyi satın alamazsın.

Başka yöntemlerle nomuliyi engellemek isteyenler oldu mesela anlayışçılıkla nomuliyi ayırmak isteyen akılsızlar oldu. nomuliyle anlayışçılık sadece nomuli öğrenmek isteyen insan babında ayrılabilir yani nomuliyi her dinden, ideolojiden, ırktan, cinsiyetten insan öğrenebilir ve kullanabilir yani bu şekilde olabilir onun haricinde nomuli ve anlayışçılık birbirini tamamlar nomuli anlayışçı felsefeye hizmet eder anlayışçı olmak için de yapay dilci olmanız şarttır. Nomuli ile anlayışçılığı ayıracakmış kargalar güler. Anlayışçılığı yıkarsan nomulinin kökü kurur kökü kuruyan ağaç devrilir yapay dilciliği anlayışçılıktan ayırırsan anlayışçılık biter.

Bir de rüşvetçilikle engellemek isteyenler oldu kimse gidip sana şu kadar para nomuliden vazgeç demedi ama nomuli yerine şu meseleyle uğraş sana büyük zenginlikler gelecek diyenler oldu. misal nomuliyi bırak yazılımcı ol diyenler oldu. Bu teklifi yapanlar bu teklifi yaptıklarında şahsım için böyle bir şey için vakit çok geçti elbette hayat çizgimi bir şekilde çizmişim böyle bir şey olamazdı. Ha deyince yazılımcı olamazsınız benim de böyle bir niyetim ve merakım yok işin ucunda çok para olabilir ama artık günümüzde bu da görecelidir. Kaldı ki hayatımı devam ettirebilmek için gereken bir işim zaten var bunların bu teklifleri hariçten gazel okumaydı anlayacağınız.

Sonraları nomuli karşıtları “tüm çabalarımız sonuçsuz kalıyor” dedi ve şöyle bir yöntem geliştirdi; “şimdi sana desem ki boşuna uğraşıyorsun diye ama sana tesiri olmaz çünkü cevabını verirsin”. güler misin ağlar mısın yani desem ki diye asıl niyetini söylüyor anlayacağınız. Madem cevabını veriyorum ve susuyorsun o zaman haklı olan benim senin karşıtlığın boş yeredir.

Başka nomuli karşıtları da çıktı ve şunu dedi “bir süreliğine ara versen olmaz mı?” yok canım başka? o hata bir kere yapılır. bu teklifi bir de nomulinin uyandığı 2010 yılında sunanlar vardı oyuncak mı lan bu?. nomulinin pasifleştirme teklifleri de ayağımın altındadır asla böyle bir şey olmayacaktır.

O yüzden nomuli karşıtları sakın rehavete kapılıp karşıtlık yapmasın cevaplarını alacaklar. Bunların ağa babaları ağızlarının payını aldı kendileri de alır. nomuli kuşaklar boyu devam ederse 7 göbek sonrası torunları da karşıtlık yapınca cevap alır.


Dün yok bugün var

Category : Köşe yazıları

Anlayışçı nizam elbette dünyadaki modernist nizamı eleştirecek, tarihi karakterleri tenkit edecek ve yeri geldiğinde takdir edecek, dünyaya bir de kendi bakış açısıyla söz söyleyecektir lakin bu demek değildir ki tarih için hınç beslenip bugün ve yarın berbat edilsin. Şu hayatımızda tek gün vardır o da bugündür. Dün geçti yarın gelecek mi belli değil o zaman ne yapacağız dünya barışına hizmet için? Anı yaşayacağız bugün var belki yarın olmayacak bugün son günümüz gibi düşünelim. Tarih meseleleri üzerinden kalp kıranlar, tarih konuları yüzünden birbiriyle çatışan kişiler ve gruplar ancak zavallıdırlar. Tarih elbette bir bilinçtir bununla birlikte geçmiş geçmiştir yani insanlar yaşadıkları güne bakmalıdırlar. Misal mezhep savaşları ne için? Geçmişte ortaya çıkmış yorum farklarının fanatikliğidir eskiler yaptı diye bugün neden yapılsın ki? bugün dini inancını yaşarsın ve anlatabiliyorsan anlatırsın. asırlar önce yaşamış gruplar arasında o haklıydı bu haklıydı kavgası doğru değildir.

Yahut diğer politik meseleler misal osmanlı tarihi. Yahut cumhuriyet tarihi padişah yarıştırma, paşa yarıştırma cumhurbaşkanı yarıştırma, o padişahı savunma bu cumhurbaşkanın savunma gibi teranelerle cepheleşmek doğru mudur? ne padişahlar ne de cumhuriyeti kuranlar yaşamıyor artık öldüler. onlardan sonra gelen kuşağın da çoğu öldü hatta. 2020’li yıllardayız ve 1900’lerin başının politik taraflarını savunuyoruz hatalıya hatalı diyemiyoruz böyle bir düşünce anlayışçı düşünce olabilir mi?

Bu sebepledir ki bir anlayışçının bilinci dün yok bugün var bilincidir. Bugünü son günü gibi yaşayan bir insan gereksiz çekişmelerle hayatını geçirmez. Elimizde tutamadığımız tarihi tartışıp cephelenmeler yaparak bir şeyler kazanamayız. Evet tarihte hepimizin haklı gördüğü taraflar olacak ama başkası benim haklı gördüğüm tarafı haksız gördü diye o başkasına karşı neden kötü bir fikre sahip olalım ki? Şayet bize zarar vermek niyeti yoksa. Bu farkta en sevdiğimiz renkler arasındaki farklılığı duyunca önemsediğimiz kadar olmalıdır. Misal ben mavi severim sen kırmızı seversin en sevdiğin renk olarak. Tamam der geçerim üzerinde düşünmem işte mutlu bir hayatın sırrı budur.


Anlayışçılık ve felsefe kavramı

Category : Köşe yazıları

Felsefe saçmadır. anlayışçı fikriyat ne o zaman? Diyen olacak olursa da şöyle cevap vereyim “saçmadır ama neden?” sonuçta kafamıza estiği için saçma demiyoruz. “Allah’ın emrinin yanında saçmadır” demek istiyoruz. Burada bilgili olma cahil kalmama faydalı bir birey olmayı kastetmiyorum insanın ne kadar düşünürse düşürsün idrakının sınırlarından bahsediyorum işte bu yüzden felsefe saçmalıktır. Mesela şu açıdan bakmışımdır ben modern putlar adlı makalemde:

“herkesin bir dogma’sı vardır hayatında ben sorguluyorum diyorsun niçin sorguladığını sorguluyor musun? Niçin sorguladığımı sorguluyorum diyorsun peki o zaman niçin sorguladığını sorguladığını sorguluyor musun? Bu sonsuz sayıda çoğaltılabilir. O yüzden kafasına göre kimse kimseye şucu bucu dememelidir. İkna edemeyenler insanlara hakaret ederler ancak. Sen ikna edemiyorsan bu senin beceremeyişindir.Ayranım ekşi demez tabi kimse ama ayranım ekşi demeyen de bir yerde bencil olur ve sonuca varamaz.

Evet düşünmenin de bir sınırı var ve ömrümüz çok düşünüp tüm soruları açıklamaya yetmiyor. Ve insanoğlu o kadar bencil ki Allah’ın sözünü görmezden gelip mutlak doğruyu kendi elleriyle bulabileceğini sanıyor. Mutlak doğru zaten Allah’tır peygamberleridir kitaplarıdır imandır bunlardan gerisi imtihan vesilesi ve bir aldanış vesilesi. Tabi almasını bilenlere de Allah’ın sanatını görme vesilesidir.

“Allah neden yarattı bunu?” Diye soracağımıza “Allah ne güzel yaratmış acaba nasıl faydalanabilirim?” diye sorsak en güzel işi yapmış oluruz. Kainatın idrakı mesela uzaya araçlar gönderip izlemek uzayı gayet güzel bir aktivite yıldızlara bakmak ve Allah’ın yarattıklarını görmek bu sayede azamete şahit olabilmektir mesele.

Cennette baldan, sütten ırmaklar olduğuna neden şaşırıyor ki insanlar? Uzakta değil ölmeden de görülebilecek bir mesafede satürn’ün uydusu titan’da sıvı doğalgaz akan ırmaklar varken Allah’ın vaadine kim uçuk kaçık deme cüretini gösterebilir ki bencil duyguları galip gelmiyorsa?

Neptün’de elmas yağmurları olduğunu çoğu kez okudum ve “elmasla kaplı dağlardan oluşan gezegenler” iddiasında ilim insanlarını duymuştum bunu Allah yapıyorsa rabbimizin hazinesinin genişliğine şüphe mi edilir?

Cehaletten arınmak sadece tonla kitap okumakla olmamıştır ve olmayacaktır. Cehaletten kurtulmanın bir şartı da güvenilir, temiz insan, iyi insan olmaktan geçer, hoşgörüden geçer. Her zeki insan güvenilir değildir. Bilginin taçlandırılması iyi karakter sahibi, empati sahibi olmakla gerçekleşir, Allah’ın emir ve yasaklarına iman ederek gerçekleşir işte bu yüzden Allah’ın emrinin yanında bizim fikriyatımızın da başka fikriyatların da kıymeti yoktur bunlar dünyalıktır. Fakat güven ve mutluluk her alemde her zaman kıymetlidir. Dünyada insanlar olmadan evvel hayvanlar yaşıyordu onlar bile hangi hayvan güvenilir ya da değil ona göre hareket ediyordu.

Bu yüzden saçma yani 3 günlük dünya olduğu için saçmadır, idrakimiz sınırlı olduğu için saçmadır. Keşke huzur sahibi olmayı daha fazla idrak eden bir dünyada yaşasak.

Soru: ne yani düşünmeyelim mi?
Cevap: düşünün tabi ve “insan zihninin mutlaka sınırları vardır” ilkesini de bilin. Tımarhanedeki bir akıl hastasının orada yatma sebeplerinden birisi de düşüncelerini mantık çerçevesine oturtmayı becerememesinden kaynaklanır. Mantık çerçevesine oturtsaydı filozof derdik, büyük düşünür derdik, uğruna heykeller bile dikerdik. Akıl aklına hakim olanı filozof eder olamayanı mecnun eder. Mesele aklı doğru kullanabilmektedir. Söz olur adamı vezir eder söz olur adamı rezil eder.


Doğru yoktur

Category : Köşe yazıları

Her insanın kendi doğruları vardır. Örneğin bir dine inanıyorsanız o dinin söylediklerinin doğru olduğuna inanmalısınız çünkü sizlere öyle öğretilmiştir. Ayrıca dinlerin de “gerçek” dediği kavramdan hareketle doğruluğuna hak verirsiniz. Çünkü düşünün bir peygamber olmak için mucize göstermek gereklidir. Örneğin bir mucize gösteremiyorsanız size kimse inanmaz doğal olarak. İnsanlık sanıldığı gibi rönesanstan sonra akıllanmadı örneğin sokrates’in, aristo’nun yaşadığı tarihler hristiyanlıktan ve islamiyetten önceki tarihlere tekabül eder. Yani düşünmenin önünde teknolojik imkansızlıklar engel değildir. Çünkü teknoloji de düşünce ile olan bir olgudur. İnsanların düşüncesi şartlara göre değişir ve doğruları da şartlara göre oluşur. Örneğin 1000 sene önce birisi “kölelik kalkacak” dese ona herkes gülerdi fakat günümüzde klasik anlamıyla kölelik kalmamıştır. Yani zaman doğruları da değiştirir. Hatta dinleri bile. Evet yanlış okumadınız kaynakları bugüne kadar hiç değişmemiş olan islamiyet bile zaman içinde farklı yorumlar almıştır. Örneğin şeyhülislam ebu suud efendi kanuni sultan süleyman zamanında “kahve haramdır” fetvası vermiştir fakat daha sonraki şeyhülislamlar zamanında “kahve haram değildir” fetvası çıkmıştır. İşte bunu dinin zaman içerisinde yorum olarak değiştiğine örnek gösterebiliriz. Yani doğru kavramı dinsel yorumlar için bile farklılık gösterebilirken biz nasıl olur da “benim doğrum kesin doğrudur” diyebiliriz?(metinin değil yorum farkının değişikliği söz konusudur. Kuran’da kahve haramdır yazmaz. Yani bir dönem alimler icma ve kıyas yöntemiyle bu görüşte olmuşlar sonra görüşlerini düzeltmişlerdir. Doğru bilgiye ulaşamayan mümine hesap sorulmaz) İhtimal diye bir şey vardır. Doğru olmama ihtimali de %50’dir. Yani doğru kavramı da göreceli bir kavramdır diyebiliriz. Sizin için doğru olan başkası için safsata olabilir ve bu gayet doğal bir durumdur çünkü 7 milyar insan varsa 7 milyar ayrı fikir olmak zorundadır.


Yapay dil mi? yapımcısı mı daha mühimdir?

Category : Köşe yazıları

Her eserin yapımcısı olduğu gibi yapay dillerin de bir yapımcısı vardır sonuçta doğal ortamda kendi kendilerine gelişmediler bir insan düşündü ve geliştirdi yapay dili. Peki hangisi mühim? yapay dil mi? yapımcı mı?

Elbette yapay dil ve idealler daha önemlidir. Çünkü yapımcı ölümlüdür ölünce ahirete göç eder bu dünyada bir iddiası kalmaz tıpkı tarih boyunca nice büyük insanlar öldüğü gibi yapay dil yapımcısı da ölecektir bu yüzden yapay dil ve idealler yapımcıdan ve kimliğinden önemlidir. Esperanto’nun aktif konuşulması mı önemli yoksa zamenhof’un kaç kardeşinin olduğu mu önemli? Nomuli ve anlayışçı nizamın mı düşünsel değeri çok yoksa Mustafa Kaptan’ın yaşam öyküsü mü? Mona liza mı sanat eseridir leonardo da vinci’nin elbisesinin rengi mi? elbette tümünün cevabı yapıtlardır kişi değildir.

Kişinin hiç mi önemi yok?

Bir yapay dilin yapımcısının elbette kim olduğu bilinecektir bilinmesin diye bir şey olmaz. Ayrıca kişi önemli değil diye anonim bir biçimde yapay dil yapmakta doğru olmaz. Sonuçta dil yapıyorsanız birilerinden çekinmek gerekmez bunu defaaten söyledik daha da söyleriz. Kişi mühimdir lakin kişi kültü yanlıştır yapay bir dilin olmazsa olmazı değildir. Elbette yapan kişinin emeğine saygı duyulmalı bununla birlikte kültleştirme olmamalıdır.

Anlayışçı nizam felsefesinin dil mi dilci mi konusuna bakışı

Anlayışçı nizam insanları abartıp şişirmeyi, kültleştirmeyi, putlaştırmayı yanlış bulan bir felsefedir bu yüzden anlayışçı nizam da dilciden çok dil ve idealler önemlidir der çünkü idealler siz öldükten sonra da yaşayabilir lakin siz öldükten sonra dünyada olamazsınız. Allah mahşer gününde tüm yaptıklarınızı soracakken ideallerinizi de soracaktır bu yüzden idealler önemlidir.

Sizin vücudunuz düşüncelerinizle anlam bulur yoksa hayvanlarda da vücut vardır. Yapay dilcilikte özne yapımcının kendisi değil oluşturduğu konu olmalıdır. Büyük insanlar fikirleri tartışır küçük insanlar kişileri tartışır. Kişilerin fikirlerini münazara etmeye evet kişileri eleştirilemez kılmaya hayır. Her fikrin kurucusu eleştirilebildiği gibi yapay dil yapımcısı da eleştirilebilmelidir eleştiriden münezzeh olamaz. Kaldı ki anlayışçı nizama göre dilin idealleri de hatta nizamın kendisi de eleştirilebilir. İdealleri eleştirebilen anlayışçı nizam düşüncesi eleştirilemez kişiler mefhumuna karşıdır.


Öğrenilmiş çaresizlik

Category : Köşe yazıları

Yapay dilcilikte fayda görmeyenlerin muzdarip olduğu hastalıktır. Daha önce olmamış ortak bir dünya dili şimdi de olmaz düşüncesi. Bunu öğrenilmiş çaresizlikle açığa kavuşturuyor anlayışçılık:

Öğrenilmiş çaresizlik örneğin X adlı futbol takımı 5 yıldır Y adlı takımı kendi evinde yenemediği varsayılırsa Bu durum X adlı takımın taraftarlarında “artık Y takımını kendi evinde yenemeyiz” psikolojisi oluşturmaktadır. Halbuki yenemeyecekleri bir kesinlik değildir. Yenme ihtimalleri yüzde ellidir. Fakat insan en büyük engeli ancak kendisine koyar. Taraftarın kendi kendine bu yenilgiyi kabullenmesine öğrenilmiş çaresizlik denir. Toplumların gelişimini engelleyen, bireylerin özgüvenlerini çürüten bir unsurdur. Bu yüzden anlayışçı düşünce öğrenilmiş çaresizliği hatırlamayı ve ondan kurtulmayı savunur. Çevremizi güzelleştirmek için bir evvela bunu yapmalıyız. İnsan düşünen bir varlıktır ve de düşünmelidir. “Neden olsun ki?” kalıbı yerine “neden olmasın ki?” kalıbını kullanmalıyız işte o zaman yeni kapılar açılmış olur insanoğluna.

bir örnek daha verelim mesela:

Birileri çocukluğunuzda size sadece meyve olarak elma verse ve yıllarca onu yeseniz diğer meyveleri istediğinizdeyse “elmayla aynı vitaminlere sahip”, “hem elmanın tadı daha güzel”, “armutun tipine baksana ne komik duruyor” dese sizin için tek seçenek doğal olarak elma olacaktır. Bir süre sonra elmayı reddetmeye başlayacaksınız ve ister istemez diğer meyvelere saldıracaksınız ve belki de elmayı artık görmek istemeyeceksiniz. İşte bu buna benzer. Küçüklükten beri tüm meyveleri yerseniz elmadan da tiksinmezsiniz. Fakat dayatılırsa güzel bir meyve olan elmadan bir süre sonra bıkarsınız.

İşte bize de başaramazsınız diyenlerin durumudur öğrenilmiş çaresizlik. Zaten ülkemizden mucit beyinler çıksa da hemen köreltilmesinin en büyük sebebidir “başaramazsın”, “neden olsun ki?” demek.


Çoğunluk ve eskilik safsatası

Category : Köşe yazıları

Yapay dilcilikte çoğunluk olan dillerin doğruluğu yapay olanların yapılmasının yanlışlığı gibi bir safsata mevcuttur. Anlayışçı nizam buna karşı hem yapay dilciliğe hem de diğer fikri meselelere azınlık olmanın yanlışlık olunmayacağıyla alakalı çoğunluk ve eskilik konulu şu makaleyi içermiştir;

Çoğunluk demek bir görüşte, bir fikirde, bir özellikte olan kişi veya nesnelerin fazlalığı demektir. Ve de çoğunluk doğruluk manasına gelmemektedir. Aynı zamanda bir görüş ne kadar eskiyse o kadar doğrudur diye bir şey de yoktur. Çoğunluğun ve eskiliğin doğruluk olduğuna herkes kanaat getirseydi ne bilim gelişebilirdi ne de peygamberler başarılı olabilirdi. Galileo dünya dönüyor dedi ve azınlıktaydı kilise ve çevresi çoğunluktaydı dediler öldürürüz seni. Galileo takiye yaparak kelleyi kurtarsa da gün geldi batıl zail oldu dünyanın döndüğü kabul edildi kaçınılmaz olarak. Galileo az sayıda insandan birisiydi ve haklı birisiydi.

Birçok peygamber kavimlerine hak mesajı getirdi ama inanmadılar. İsa aleyhiselama 12 kişi inandı, nuh aleyhiselama ailesinden bile inanmayanlar çıktı, ibrahim aleyhiselam doğduğu toprakları terk etti kavmine tesiri olmayınca ve de hepsi haktı batıl güçlüydü, batıl çoğunluktu, ibrahim peygamberin canına kast etmeye kalksa bile zail olmaya mahkumdu. İbrahim aleyhiselam da düşünebilirdi “aman canım topluma uyayım ben de, sonuçta put yapıp satıyoruz ve tapıyoruz herkes yapıyor yani” diye. Lakin düşünmedi babası putlar konusunda memleketin otoritesiyken putları kırdı, sonrası ise doğduğu toprakları terk etmekti. İbrahim peygamber yalnızdı ama hak yolun yolcusuydu. Hakeza ibrahim peygamberin kuzeni lut aleyhiselam da ahlaksızlığın hakim olduğu kavme peygamber oldu dedi ki onlara eşcinsellik yapmayın, cinsi sapkınlıklar yapmayın temiz zevkler varken kirli zevklere yönelmeyin dedi. Kavmi dinlemedi başına taş yağdı. Lut aleyhiselam azınlıktaydı “aman canım cinsel serbestlik en iyisidir bana ne” demedi. Bugün mesela popüler kültür özendiriyor diye bu ahlaksızlığa karşı çıkanlara ayrımcı diyorlar. Hayır efendim biz lut kavmindeki suskunlardan olmayacağız bize ayrımcı diyeceksiniz diye batıla intisap etmeyeceğiz. Arkanızdaki para lobileri sayıca üstün olsa bile bu size hak payesi vermez.

Peygamber efendimiz de mekkeli müşriklere peygamber geldi atalarının geleneklerine inanmadığını hak mesajı getirdiğini söyledi. Azınlıktaydı yıllarca da azınlıkta kaldı. Ona da dediler biz çoğunluğuz sen ise fitnecisin diye ama bunun bir safsata olduğunu peygamberimiz biliyordu çünkü hak mesajı alıyordu. Peygamberimiz kısık sesliydi, sesi duyulmadı ama sabretti tüm batıl yerle yeksan oldu hak galip geldi.

Yani dünyada hep azınlıkta kalan haklılar var oldu, kısık sesliler oldu ama bu onların haksız olduğunu ispat edemedi. Bugün bile çoğunluk olup hakkın kendisi olduğunu iddia eden haksızlar mevcuttur. Bu haksızlar anlayışçı nizamı da önemsiz görüyorlar. Misal kim neler diyor bakalım;

Evet bu dünyada paraya tapan, kavmiyetçilik yapan, lider kültü takip eden çok kişi var ve bu onların haklı olduğunu göstermez. Misal anlayışçı nizam fikir akımına çok soran olmuştur kaç kişi bu fikirleri benimsiyor? Diye. Yani fikri savunan çok olunca mı fikir haklı oluyor? Bu mudur yani? Naziler de seçimle birinci parti oldu bunu da belirtelim çoğunluktu naziler almanyayı zorla ele geçirmediler alman halkı bizzat iktidarı nazilere teslim etmişti. O gün nazileri eleştirsen sana diyeceklerdi “sen kimsin ki senin gibi düşünen kaç kişi var?”

Kavmiyetçi duyguları yüksek bir toplumda ırk yoktur dersen “herkes kavmiyetçi buralarda” cevabını alırsınız yani çoğunluk olduğu için ezmeye çalışırlar karşıdakileri lakin ırksızlık akımına bir cevap geliştiremezler. İnsanların çoğu yanlış düşünüyorsa doğrudur hesabı yaparlar.

Misal bir lider kültçüsü de kendi liderlerine eleştiri getirdiğinizde “senin gibi düşünenler azınlıkta” der hatta tehdit bile eder dünyanın mevzubahis lider etrafında şekillendiğini zannedenleri bile mevcuttur halbuki mevzubahis lider sempatizanlarının oranı tüm dünya insanlarının oranının yanında %0’lı rakamlardadır lakin bunlar dünyanın içerisindeki bir azınlıkken kendileri gibi düşünmeyen kendilerinden daha az bir azınlığa biz daha fazlayız diye psikolojik baskı kurabilmektedir. Halbuki güneş balçıkla sıvanmaz anlayışçı nizam tüm modernist ideolojilere cevap vermiştir. Yani modernist düşüncelerin yüzlerce yıldır insanlar yanlış düşünüyordu sen mi doğru düşünüyorsun? Sorusunu çöpe atmıştır. Sonuçta modernist ideolojileri oluşturanlara bile “senden öncekiler yanlış biliyordu sen mi doğrusun?” diyorlardı.

Sadece farklı görüşler hakkında değil aynı fikir akımında da çoğunluk ve eskilik savunucuları vardır. Misal modernist ideolojilerden olan sosyalizme yeni bir yorum getirsen “bu adam leninin yolundan sapmış, lenin bilemedi sen mi bileceksin, marx nasıl yanılır” diyenler var olabilmektedir. Hakeza liberalizme yeni bir yorum getirsen “klasik liberallikten sapmışlar liberal olamaz” diye düşünenler bile mevcuttur çünkü eski=doğru demektir onlar için.

Yahut milliyetçiliği ele alalım misal siz milliyetçiliğe yeni yorum getirirseniz “bu ırksal töremize aykırı, geçmiş liderlerimiz gibi düşünmezsen milliyetçi olamazsın, milletini istediğin gibi sevmek sana mı kaldı” gibisinden sözlerle muhatap olabilirsiniz. Hatta ülkemizde lider sempatizanlarında da bu durum mevcuttur lider prensiplerinin yanına yeni bir prensip kabul etmezler çünkü liderleri düşünmüştür ondan daha iyi düşünmek zinhar düşünülemez düşünülürse lider severlikten çıkılabilir. Bu hezeyan sahipleri sevdikleri liderin de yola çıkarken tek olduğunu bilmez yahut haberdardır da işlerine gelmez.

Peki dini yorumlamada var mı eskilik ve çoğunluk haklıdır görüşü? Olmaz mı efendim olmaz mı? Zaten peygamberler eskiden bu yüzden geliyorlardı kalıpları kırmak için. Bugün peygamber yok lakin dini yorumlamada farklılık oluyor ki bugüne has bir şey değil eskiden de oluyordu. Bugün dini hiçbirşey ilave etmeden olduğu gibi yorumlasan birileri şunları der; “1400 yıldır bilemediler sen mi bildin, eski alimler bilemedi sen mi bildin, iyisin hoşsun ama bu kadar çok kişi yanılıyor olamaz” işte 3 aşağı 5 yukarı bunları söylerler. Ve de ilginçtir aynı sözleri eskiden de söylüyorlardı hatta mezhep imamlarına bile bu sözler söylenmiştir “sen sahabeden daha mı iyi bileceksin, 100 senedir kimse bilemedi ebu hanife bildi öyle mi?” denmiştir yani. Hatta erken dönem islam alimleri ve mezhep imamları birbirini kıyasıya eleştirmiştir bile.

Yani sözün özü şudur; çoğunluk ve eskilik haklılık değildir doğru yolda olduğunuza eminseniz yalnız yürümekten korkmamanız gerekir. Batıl sürüsünün içinde hak bildiklerinizi içinize atarak yaşarsanız kayıp bir ömür geçirmişsiniz demektir. Eskilerden ve toplumdaki çoğu kişiden daha doğru düşünüyor olabilirsiniz söyleyin içinizde kalmasın belki dünyayı değiştirecek kelime sizin dudaklarınızdan çıkacaktır. Bir kelimeyle çok şey değişiyor ağzınızdan çıkan sonraki kuşakta atasözü olsa ve insanların etiğine, ahlakına etki etse dünya değişir. Bir kelimeniz dünyayı değiştirir mutlaka sözünüze itimat eden çıkar. En kanlı zalim diktatörler olan pol pot, stalin, hitler gibilere itimat eden çıktıysa size de çıkacaktır.