Gün: 2 Aralık 2021

Anlayışçılık ve felsefe kavramı

Category : Köşe yazıları

Felsefe saçmadır. anlayışçı fikriyat ne o zaman? Diyen olacak olursa da şöyle cevap vereyim “saçmadır ama neden?” sonuçta kafamıza estiği için saçma demiyoruz. “Allah’ın emrinin yanında saçmadır” demek istiyoruz. Burada bilgili olma cahil kalmama faydalı bir birey olmayı kastetmiyorum insanın ne kadar düşünürse düşürsün idrakının sınırlarından bahsediyorum işte bu yüzden felsefe saçmalıktır. Mesela şu açıdan bakmışımdır ben modern putlar adlı makalemde:

“herkesin bir dogma’sı vardır hayatında ben sorguluyorum diyorsun niçin sorguladığını sorguluyor musun? Niçin sorguladığımı sorguluyorum diyorsun peki o zaman niçin sorguladığını sorguladığını sorguluyor musun? Bu sonsuz sayıda çoğaltılabilir. O yüzden kafasına göre kimse kimseye şucu bucu dememelidir. İkna edemeyenler insanlara hakaret ederler ancak. Sen ikna edemiyorsan bu senin beceremeyişindir.Ayranım ekşi demez tabi kimse ama ayranım ekşi demeyen de bir yerde bencil olur ve sonuca varamaz.

Evet düşünmenin de bir sınırı var ve ömrümüz çok düşünüp tüm soruları açıklamaya yetmiyor. Ve insanoğlu o kadar bencil ki Allah’ın sözünü görmezden gelip mutlak doğruyu kendi elleriyle bulabileceğini sanıyor. Mutlak doğru zaten Allah’tır peygamberleridir kitaplarıdır imandır bunlardan gerisi imtihan vesilesi ve bir aldanış vesilesi. Tabi almasını bilenlere de Allah’ın sanatını görme vesilesidir.

“Allah neden yarattı bunu?” Diye soracağımıza “Allah ne güzel yaratmış acaba nasıl faydalanabilirim?” diye sorsak en güzel işi yapmış oluruz. Kainatın idrakı mesela uzaya araçlar gönderip izlemek uzayı gayet güzel bir aktivite yıldızlara bakmak ve Allah’ın yarattıklarını görmek bu sayede azamete şahit olabilmektir mesele.

Cennette baldan, sütten ırmaklar olduğuna neden şaşırıyor ki insanlar? Uzakta değil ölmeden de görülebilecek bir mesafede satürn’ün uydusu titan’da sıvı doğalgaz akan ırmaklar varken Allah’ın vaadine kim uçuk kaçık deme cüretini gösterebilir ki bencil duyguları galip gelmiyorsa?

Neptün’de elmas yağmurları olduğunu çoğu kez okudum ve “elmasla kaplı dağlardan oluşan gezegenler” iddiasında ilim insanlarını duymuştum bunu Allah yapıyorsa rabbimizin hazinesinin genişliğine şüphe mi edilir?

Cehaletten arınmak sadece tonla kitap okumakla olmamıştır ve olmayacaktır. Cehaletten kurtulmanın bir şartı da güvenilir, temiz insan, iyi insan olmaktan geçer, hoşgörüden geçer. Her zeki insan güvenilir değildir. Bilginin taçlandırılması iyi karakter sahibi, empati sahibi olmakla gerçekleşir, Allah’ın emir ve yasaklarına iman ederek gerçekleşir işte bu yüzden Allah’ın emrinin yanında bizim fikriyatımızın da başka fikriyatların da kıymeti yoktur bunlar dünyalıktır. Fakat güven ve mutluluk her alemde her zaman kıymetlidir. Dünyada insanlar olmadan evvel hayvanlar yaşıyordu onlar bile hangi hayvan güvenilir ya da değil ona göre hareket ediyordu.

Bu yüzden saçma yani 3 günlük dünya olduğu için saçmadır, idrakimiz sınırlı olduğu için saçmadır. Keşke huzur sahibi olmayı daha fazla idrak eden bir dünyada yaşasak.

Soru: ne yani düşünmeyelim mi?
Cevap: düşünün tabi ve “insan zihninin mutlaka sınırları vardır” ilkesini de bilin. Tımarhanedeki bir akıl hastasının orada yatma sebeplerinden birisi de düşüncelerini mantık çerçevesine oturtmayı becerememesinden kaynaklanır. Mantık çerçevesine oturtsaydı filozof derdik, büyük düşünür derdik, uğruna heykeller bile dikerdik. Akıl aklına hakim olanı filozof eder olamayanı mecnun eder. Mesele aklı doğru kullanabilmektedir. Söz olur adamı vezir eder söz olur adamı rezil eder.


Doğru yoktur

Category : Köşe yazıları

Her insanın kendi doğruları vardır. Örneğin bir dine inanıyorsanız o dinin söylediklerinin doğru olduğuna inanmalısınız çünkü sizlere öyle öğretilmiştir. Ayrıca dinlerin de “gerçek” dediği kavramdan hareketle doğruluğuna hak verirsiniz. Çünkü düşünün bir peygamber olmak için mucize göstermek gereklidir. Örneğin bir mucize gösteremiyorsanız size kimse inanmaz doğal olarak. İnsanlık sanıldığı gibi rönesanstan sonra akıllanmadı örneğin sokrates’in, aristo’nun yaşadığı tarihler hristiyanlıktan ve islamiyetten önceki tarihlere tekabül eder. Yani düşünmenin önünde teknolojik imkansızlıklar engel değildir. Çünkü teknoloji de düşünce ile olan bir olgudur. İnsanların düşüncesi şartlara göre değişir ve doğruları da şartlara göre oluşur. Örneğin 1000 sene önce birisi “kölelik kalkacak” dese ona herkes gülerdi fakat günümüzde klasik anlamıyla kölelik kalmamıştır. Yani zaman doğruları da değiştirir. Hatta dinleri bile. Evet yanlış okumadınız kaynakları bugüne kadar hiç değişmemiş olan islamiyet bile zaman içinde farklı yorumlar almıştır. Örneğin şeyhülislam ebu suud efendi kanuni sultan süleyman zamanında “kahve haramdır” fetvası vermiştir fakat daha sonraki şeyhülislamlar zamanında “kahve haram değildir” fetvası çıkmıştır. İşte bunu dinin zaman içerisinde yorum olarak değiştiğine örnek gösterebiliriz. Yani doğru kavramı dinsel yorumlar için bile farklılık gösterebilirken biz nasıl olur da “benim doğrum kesin doğrudur” diyebiliriz?(metinin değil yorum farkının değişikliği söz konusudur. Kuran’da kahve haramdır yazmaz. Yani bir dönem alimler icma ve kıyas yöntemiyle bu görüşte olmuşlar sonra görüşlerini düzeltmişlerdir. Doğru bilgiye ulaşamayan mümine hesap sorulmaz) İhtimal diye bir şey vardır. Doğru olmama ihtimali de %50’dir. Yani doğru kavramı da göreceli bir kavramdır diyebiliriz. Sizin için doğru olan başkası için safsata olabilir ve bu gayet doğal bir durumdur çünkü 7 milyar insan varsa 7 milyar ayrı fikir olmak zorundadır.